top of page
Annepedagog

T’ai Chi, Meditasyon ve Farkındalık


İnsana Güven ailesinin 7.sini düzenlediği “Yoga, Dans ve Farkındalık” festivaline katıldım. Yıllardır arayıp da bulamadığım tatil buymuş aslında. Son 5 yıldır güneşin doğuşuyla uyanma konusunda sağlam bir disiplinle eğitildiğimden dolayı festival programının sabah 7:00’de başlaması benim için çok uygundu. Sabah uyandıktan sonra, kızımla biraz sabah sırnaşıklığı yapıp, biraz oyun oynayıp hazırlanmaya vakit kalıyordu. Sabah T’ai chi ve yogayla başlayan, öğleden sonra havuz deniz aktiviteleriyle süren, akşam hep beraber meditasyonla biten günlük program bir harikaydı.

İlk gün öğleden sonra festival alanına vardım. Yogayı seviyordum ve açık havada, hep beraber yoga yapmak pek hoştu. Oysa bugüne kadar t’ai chi yapmışlığım yoktu bu konuda pek fikrim de yoktu. T’ai chi, menşei Çin olan, ilk çıkışı yumuşak savaş sanatı ve uygulamaları olarak bilinen, günümüzdeyse sağlıklı yaşam için yapılan bir spormuş. Denemek lazımdı. Denedim.

Yogadan aldığım keyfi t’ai chi’den almamıştım. Oldukça zorlanmıştım. Muhtemelen t’ai chi bana uygun değildi, ya da ben ona uygun değildim, büyük olasılıkla festivalden sonra devam etmezdim ama yoga öyle miydi, son 3 yıldır yoga yapıyordum, sonunda aradığım egzersizi bulmuştum, bırakmazdım, canım yogamdı.

İkinci gün sabah erkenden t’ai chi yapılacak alandaydım. Bu denemeden sonra da içimin çok ısındığı söyleyemem. T’ai chi yapmakla ilgili fikrim “zorlanıyorum sanırım bırakırım, daha sonra yapmam” seviyesindeydi. Arkadaşlarla sohbet ederken de bunu ifade ettim.

Festivalin son akşamı tam yemeğe gideceğimiz vakit kızım arızaya geçti. Yemek salonuna girmek istemedi, mızıldandı suratını astı, yemek yemek bir yana masaya bile oturmadı. Tüm bu süreci idare etmek beni zorlamıştı. Ben bu zorlanma duygusu ve tetiklediği düşüncelerle uğraşırken akşam meditasyonu başladı. Meditasyonun ikinci kısmında duyguları serbest bırakmakla ilgili bir çalışma vardı. Tam da o çalışma esnasında farkettim ki, t’ai chi ve annelikle ilgili duygularım oldukça benzeşiyordu. İkisinde de zorlanıyordum. Sanki devam edemeyecekmişim gibi geliyordu, yapamacağım/ yapamıyorum diye düşündüğüm anlar oluyordu. Bunu farkettiğimde gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

İkisiyle ilgili duygularım benzeşse de bu duyguları ifade edişimle ilgili çok ciddi bir fark vardı. T’ai chi festivalde denediğim birşeydi ve bırakabilme özgürlüğüm vardı. O yüzden onunla ilgili duygularımı büyük bir rahatlıkla dile getiriyordum. Annelik ise bırakamayacağım birşeydi, sanki ebeveyn olmakla ilgili şikayet etme hakkım yoktu, zorlansam da dile getiremezdim. Oysa zorlandığımı ifade etmemek üstümdeki yükü daha da ağırlaştırıyordu. Peki neden birinde zorlandığımı rahatlıkla ifade ederken diğerinde susuyordum. “Zorlanıyorum, bırakırım” ile “zorlanıyorum ama bunu ifade bile edemem” arasında gidip geliyordu aklım. Duygularım karışmıştı. Annelikte zorlandığım zamanlar oluyordu. Tek ebeveyn olarak başa çıkmakta zorlandığım durumlar, dayanacak gücüm kalmadı mı acaba diye düşündüğüm anlar vardı ve ben kendime bunu ifade etme izni vermiyordum. Bu izni vermem gerekiyordu. Zorlanmayı ifade etmek yapacağım işi bırakmak anlamına gelmiyordu. “Zorlanıyorum ve bu işi yapmaya devam edeceğim” deseydim ne olacaktı?

Ertesi sabah aklımda bu düşüncelerle t’ai chi yapacağımız yere gittim. “Zorlanıyorum ve yine de yapmaya devam ediyorum”u deneme vaktiydi. Belki son 3 gündür yaptığımız egzersizlerden belki aklımdaki bu düşüncelerden dolayı hareketleri yaparken önceki günler kadar zorlanmadığımı farkettim. Annelikte de böyle olacaktı. Zorlandığım anı kabul etmek, o anki duyguyu taşımamı kolaylaştıracaktı. Zorlanmak, “devam edecek gücüm kalmadı” anlamına gelmiyordu. Zorlanabilirdim, yine de devam edebilirdim. Bazen yapamayacağım diye düşünmektense ne yapabildiğime bakmalıydım belki de. Bunu yapmak zormuş dediğim noktada o zorluk azalıyordu sanki. Zorlanmıyormuş gibi yapmak daha yorucuydu. Zorlandığını farketmek işi kolaylaştıran ilk adımdı. Son 5 yılda ebeveynlikle ilgili kendimi en tükenmiş hissettiğim anlar bile geçip gitmişti. T’ai chi yaparken Esat hocanın gelip duruş pozuma bakıp, iyi gidiyorsun demesi, ya da kollarımı tutuş şeklimi düzeltmesi o hareketi tamamlamı kolaylaştırıyordu. Annelikle ilgili de böyle bir desteğe ihtiyacım olduğunu farkettim. Sabır göstermekte en zorlandığım anlarda, derin nefes alıp kızıma birşey söylediğimde birinin bana “İyi idare ediyorsun” ya da “biraz daha dayan” demesi sabrımı, gücümü arttırıyor. Bunu kimse söylemese de kendime hatırlatmam gerektiğini anladım.

Zorlanıyorsan bunu kabul et

Nefesine odaklan, gevşe

Zorlandığın için yaptığından vazgeçme

Seraca söylemem gerekirse “yapabilirim, yapabilirim, yapabilirim”

Her zorluk geçiyor, sakin ve sabırlı olarak yolunda devam edersen hedefine ulaşırsın.

Sabahın erken saati, dizlerim hafif bükülmüş, kollarım bir daire oluşturacak şekilde yere paralel bir halde denize karşı öylece kıpırdaman dururken aklımdan bu yazdıklarım geçiyordu. Tam o anda gökgürültüsünün ardından gelen yağmur başımdan aşağı inerken gözyaşlarım da kendilerini serbest düşüşe bıraktılar.

Öğrendim ki vücut hareketsiz kaldığında zihin ve ruh harekete geçiyormuş. Durmak insana ne çok şey öğretiyormuş…

34 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

16 Ağustos ve Sonrası...

1997 yılında Marmara Ünivesite'sinden psikolojik danışman olarak mezun oldum. Yalova'da yaşamayı tercih ettim, ve kendi alanımda iş...

bottom of page